Canlılar içinde en güçlü olan ve en yüksek zekaya sahip olan varlık olan insan, aslında yaşama başladığında canlılar içinde en yardıma muhtaç canlı olarak başlıyor. Birçok canlı türü yaşama iletişim kurmayı, hatta ayağa kalkıp yürümeyi bile başararak başlayabilirken, insan denen varlık yürümek için neredeyse 9 -12 ay kadar kucaktan kucağa gezerek hayatını sürdürüyor. Tüm yaşamı yarına kalmak olarak programlanan canlılar, bu döngü içinde ilkel beyinleri ile var oluyorlar. İlkel beyni dışında insan bir de mantıksal beynini kullanarak merak ediyor, araştırıyor, olaylar arası ilişki kuruyor ve zeka dediğimiz olgudan yararlanabildiği kadar yararlanarak doğayı, çevresini en önemlisi hayatını kontrol altına alıyor. (Ya da almaya çalışıyor)
Hayatımızın her anında kafamızda cevap aradığımız sorularımız var. Bizi hayatta tutan, ilkel beynimiz tarafından soru olarak önümüze getirilen, deneyim ve çevre faktörleri tarafından sorgula bunu diye aklımızı sürekli kurcalayan sorular belki de yazının ilk başında aklınıza gelmedi, isterseniz bir kaç örnekle canlandırmaya çalışalım.
- Kariyerimde istediğim yerde miyim?
- Okulda başka hayaller kurmuştum ama şimdi o hayalleri yaşıyor muyum?
- Çocuğun okul taksitleri ne olacak?
- Bu şirkette mutluyum?
- Neden hayatımın büyük bölümünde mutsuzum?
Soru listesini daha maddelerce uzatabiliriz. Hayatınızı şekillendirirken birçok bilgi merkezinden sürekli bir bilgi akışına tabi tutuluyoruz. Aile, toplum, dini yargılar, hukuk kuralları bunların başını çekiyor. Peki bunca sorunun arasından, bunca bilginin arasından en önemli soruyu sormayı atlamıyor muyuz?
Eşsiz bir yaratılışla yaratılmış olan, kimseye benzemeyen, benzemediği parmak izine bile yansıyan BEN KİMİM?
Belki de en başta sormamız gereken soruyu biraz atlamış gibi yaşıyoruz hayatı. Sadece isimle cevap verilmeyecekJ kadar önemli olan bu sorunun beklenen cevapları aslında “Ne yapmaktan hoşlanıyorum? Beni ne mutlu ediyor? Güçlü olduğum alanlarım ne? Hangi konularda gelişmem gerekli?”
Benjamin BUTTON filminden bir sahneden bahsetmek istiyorum. Küçük (büyük) Benjamin, huzur evindeki yaşlı bir bayandan piyano öğrenmeye başlamıştır. Piano üzerinde 7 yaşındaki yaşlı parmakları dolanırken yaşlı bayan Benjamin’in stres yaptığını görür ve ona şöyle der:
“Önemli olan ne kadar iyi yaptığın değil, yaparken ne hissettiğindir.”
Bence birçok insana kapı açacak bu cümleler için bile, senaryoya Oscar ödülü verilebilir. İşte birçoğumuz bazı şeyleri başkaları için iyi yapma çabası içindeyken; kendi hislerimizin, o işi yaparkenki duygumuzun ne olduğunu fark etmiyoruz bile.
Ne güzel söylemiş İbn-i Rüşd*:
“Yumurta dışından kırılırsa hayat biter ama içinden kırılırsa yeni bir hayat başlar.”
Değişim için yumurtayı içten kırarak, önce kendinden başlayarak yaşamalısın.
Kendimize sorduğumuz soruların çeşitlenmesi, kendimizle yüzleşmekten korktuğumuz, daha doğrusu cevaplarından korktuğumuz sorularımızın sorulması için, bir koç ihtiyacımız hep olacak aslında. Başka birinin koç olmasından bahsetmiyorum; sadece doğru soruları bulabilmek, en önemlisi cesaretle ben kimim sorusunun cevabını vermek için önce kendi koçluğumuzu yapmalıyız.
İşte bu sebeple bence yaşam koçluk ister ve ben buna her ihtiyaç duyduğunda burada olacağım.
*
İbn Ruşd, 14 Nisan 1126 tarihinde Endülüs‘ün Kurtuba şehrinde doğdu. Tam adı Ebu"l-Velid Muḥammed ibn Aḥmed ibn Muḥammed ibn Rüşd’dür. Avrupa’da Averroes adıyla tanınır. Babası, Kurtuba kadısıydı. Eğitim hayatına seçkin hocalardan dersler alarak başlayan İbn Rüşd, temel dini ilimleri babasından öğrenmiştir. Dini ilimlerin yanında ahlak, astronomi, edebiyat, felsefe, fizik, mantık, matematik, politika, psikoloji, tabiat ilimleri, tıp, zooloji gibi ilimler de tahsil etmiştir.
Yorum Yaz